Harmony Clean Flat Responsive WordPress Blog Theme

Amnesia: The Dark Descent

15:04 Keiradaisy 0 Comments Category :




               Yazın oturduk kuzenim ve arkadaşımla ne yapalım diye düşündük. Genelde toplanınca film izleriz bu sefer değişik bir şey yapalım dedik. Yükledim Amnesia'yı... Önce bir ne hakkında olduğunu öğrendim tabii. İlk survival horror oyunuymuş bu. Yani oyun korku oyunu ve canavarlar çıktığı zaman elinizden sadece dolaba girip -çömelip- saklanmak geliyor.
Daniel'ın (oyunda oynadığımız karakter) elinden daha bir sürü iş geliyor. Yani tam oynamak isteyeceğiniz bir karakter. Ne mi yapıyor? Çok karanlıkta bırakırsanız hayaller görmeye başlıyor, hatta bayılıyor -_-. Oyunun bir yerinde "Oyunda bir düşmana rastlarsanız, karşı koymayın, kaçın," deniyor. Başka bir yerde de "karanlığa kaçın, saklanın." Düşünün yani nasıl bir oyun olduğunu.
Grafikler ne kadar günümüz kalitesini yakalayamasa da laptobu birkaç kere elimden attığımı üzülerek söylemek zorundayım... Bensiz oynayan kuzenimin başına daha kötü şeyler geldi ki bir daha oyunu yalnız açamadı... Zaten oyunu kısa bir süre oynayabiliyorsunuz, aralıklı oynamak lazım kalpten gitmemek için. Elime silah verseler hiç korkmadan oynayacağım ama yok!




Oyunun konusu kısaca : Daniel -hani şu ayılıp bayılan- oynadığımız karakter. Oyun başında  Daniel kendi hakkında hiçbir şey hatırlamayarak kale gibi bir yerde uyanıyor. Kalede dolanınca kendine yazdığı bir not buluyor. Notta 1839 yılında olduğunu, bir çeşit amnesia (hafıza kaybı) iksiri içtiğini ve kendisini kovalayan bir gölge olduğunu yazmış.Gölge durdurulmazsa, onun kendisini öldüreceği yazmakta. Bunun içinde Inner Sanctum adındaki bir odaya gitmesi gerekmekte. Oraya gidip birilerini öldürecek. Kalede dolaştıkça kendine yazdığı başka notlar buluyor ve anılarını hatırlamaya başlıyor.
Oyunun sonu farklı bitiyor. Yani gidişatınıza göre oyunun sonunu belirliyorsunuz.



-spoiler-


Oyunda bir su sahnesi var ki anlatılmaz yaşanır cinsten. Kesinlikle arkadaşlarınızla oynamanızı öneririm. Bizimkiler benden daha çok heyecan yapıp gecenin dördünde bağrışmışlardı bende anca o gazla geçebildim orayı. Tabii bölümü geçtikten sonra kapattık kalbim dayanmadı çünkü...
Su sahnesinde göremediğiniz bir canavar tarafından kovalanıyorsunuz.  Yere basma lava olayı burada suya basma ölürsün olayına dönmüş anlayacağınız. Görmediği şeyden insan daha çok korkarmış o olay benim yaşadığımda.



-spoiler-

Arkadaşlarıyla skypeden görüşürken oyunu oynayan bir abimiz var ki bu oyun hakkındaki görüşlerimi tam olarak izah edebilir.




 Ekşisözlük ve İtüsözlük'te o kadar güzel şeyler yazmışlar ki oraya da bir uğramanızı öneririm. Birkaç tanesi benden olsun:


Gamma ayarlarını yükseltmeden oynayamadığım bir oyun. Aksi takdirde kalpten giderim. Amnesia dehşet verici, korkunç ve gerçekten "ben korkmak istiyorum" diyenlere uygun. Yine de korku oyunlarıyla olan anlaşmazlığımı bozmaya ve bu oyunu inadına bitirmeye karar verdim. 


Ha bu arada başlarken böyle ben korkmam tripleri vardı bende nolur len dedim alırım sandalyeyi canavar manavar kafasına atarım ki bu arada sandalye şişe gibi şeyleri tutup atabiliyorsunuz. Sonra aldım elime bir sandalye odalara gidiyorum ama kardeşim bir gerilim bir nefes alış verişler ,rüzgardan açılıp kapanan kapılar, acayip acayip sesler falan sonunda yeter la deyip sandalyeyi yere atarak koştuğumu hatırlıyorum.


gece yarısı oynamayı bırak, sabahın köründe bile açıp oynayamadığım oyun.
aranızda ''ben korku filmlerine gülmek için gidiyorum'' ya da ''ben hiçbir şeyden korkmuyorum'' diyenler olabilir, ama bu oyun ciddi anlamda korkunç.





Ve benim favorim:


Delikanlılığı bozan oyun. 

Sakin bir adamım, çok ender duygusal tepki gösteririm. Gavur kısmısı stone cold der ya. Çoğu sıkıntılı durumda (kavga, sevgili tribi, ayağı sehpahanın kenarına çarpmak vs) pek sesim çıkmaz, kı*ım başım oynamaz. korku dolu oyun mazim da var bol bol. yeri geldi natural selection'da suratıma aliyen atladı, yeri geldi left 4 dead'de bacağımı zombi kemirdi. Kısaca karanlıktan fırlayan mahlukatlarla aram iyidir hani. Bu tür nitelikler ne yazık ki bu oyunda o kadar da işe yaramadı. Sebebini açıklayayım.

Öncelikle bu oyunun ana karakteri Daniel standart kaslı, güçlü, gözüpek, maço bir oyun kahramanı değil. Bir kere adamın aklı eksik. karanlıkta kaldı mı gaipten sesler halüsinasyonlar derken kendini kaybediyor. eli titriyor, ayağı yan basıyor, gözleri buğulanıyor. Bak daha ortada düşman yok. meşalenin sönmesi yeterli adamın bu hale gelmesi için. 

Komşunun canıyla duran Daniel'ın düşmanlarına karşı kullanacağı silahlar ise sırasıyla şöyle: 

1-) İrkilmek 
2-) İnlemek
3-) Köşeye sinip titremek
4-) Yusuflayarak kaçmak





Not 

İnternette resimlerine bakayım bari dedim. Resimleri görünce bile bir baş ağrısı saplandı...





Amnesia: The Dark Descent
Uyarı: Tek seferde 15 dakikadan fazla oynamayın.



RELATED POSTS

0 yorum