5. Gezgin Kitap Kardeşliği ile Blog Turu 1. Gün - Aslında Kimse Sevmiyor Senin Kadar Kitap Tanıtımı ve Çekiliş
22:35 Keiradaisy 0 Comments Category : Gerçek Yaşam , Kitap , Tur
5. Turumuza geldik!!!! Ne kadar mutluyum anlatamam. Şimdiki kitabımız ise Neo Kitap aracılığıyla Aslında Kimse Sevmiyor Senin Kadar. Hemen arka kapak tanıtımına geçiyorum. Daha sonra yazar tanıtımı ve çekilişimiz...
Goodreads Puanı: 3,88 ( 1,979 oy)
Orijinal Adı: Outside The Lines
Yayınevi: Neo Kitap
Çeviri: Cumhur Mısırlıoğlu
Liste Fiyatı: 17,00 t
Sayfa Sayısı: 413
Agents of S.H.I.E.L.D
01:00 Keiradaisy 0 Comments Category : Bilimkurgu , Dizi , Marvel
Adamlar
yaptı mı yapıyorlar... Gerçekten de birileri bu diziye baya para dökmüş. Para
döktüğü halde güzel olmayan diziler olmasına rağmen bu gayet başarılı bir
yapım. Bildiğin film tadında izleyebileceğiniz bir dizi. Öncelikle tavsiyem
önce marvel filmlerini izlemeniz. Böylece konuya daha hakim olabilirsiniz.
Uzun zamandır yazı yazmadığımı fark edince bari kenarda bıraktıklarımı yayınlayayım dedim. Yazacak yazı bulamamaktan değil de benimki hep üşengeçlikten işte... Ama bir bakımdan da iyi olmuş. Bu yazıyı ilk bölümü izledikten sonra yazmıştım. Tabii şimdi son durumları eklemeden duramadım.
Gelelim konuya
Uzun zamandır yazı yazmadığımı fark edince bari kenarda bıraktıklarımı yayınlayayım dedim. Yazacak yazı bulamamaktan değil de benimki hep üşengeçlikten işte... Ama bir bakımdan da iyi olmuş. Bu yazıyı ilk bölümü izledikten sonra yazmıştım. Tabii şimdi son durumları eklemeden duramadım.
Gelelim konuya
4. Gezgin Kitap Kardeşliği ile Blog Turu 6. Gün - Uzun Dünya Kitap Yorumu ve The Long War
15:14 Keiradaisy 4 Comments Category : Bilimkurgu , Kitap , Tur
Okul, ders, staj derken kendimi başka bir yerde olmak
isterken buldum. Şöyle kimsenin olmadığı, doğayla iç içe olabileceğim bir yer.
Alırdım elime kitabımı yatardım çimenlerin üstüne doya doya okurdum…
İşte 4. Turumuz olan Uzun Dünya’da da olan şey aynen bu.
Milyonlarca, milyarlarca dünya düşünün! Hepsi sadece bir ‘Adım’ uzağınızda. İstediğiniz
zaman sadece ufak bir mekanizma ve patatesle bu dileğinizi
gerçekleştirebilirsiniz. Tabii doğuştan “Adımlayıcı” olanlarınsa buna hiç
ihtiyacı yok.
İşte bizim ana karakterimiz Joshua da onlardan biri.
Ne olduğunu tam olarak kavrayamadığım ama kendisine bayıldığımı çekinmeden
söyleyeceğim Lobsang ile bu Uzun Dünyaları keşfe çıkıyorlar. Karşılarında çok
uzunnnn bir yol var ve bilinmeyen bir sürü şey…
Beni düşündüren şeylerden biri acaba Uzun Dünya’ya kavuşsaydık ne olacağı. Ve kitabın bir bölümünde işte benim duygularım yer alıyor:
4. Gezgin Kitap Kardeşliği ile Blog Turu - Uzun Dünya Kitap Çekilişi
19:26 Keiradaisy 0 Comments Category : Tur
İki kişiye hediye edilecek Uzun Dünya kitabının ilki Giveaway
yoluyla seçilecektir.
Herkese bol şanslar! :)
a Rafflecopter giveaway
4. Gezgin Kitap Kardeşliği ile Blog Turu 1. Gün - Uzun Dünya Kitap ve Yazar Tanıtımı
14:32 Keiradaisy 0 Comments Category : Bilimkurgu , Kitap , Tur
Dördüncü turumuzun ilk gününde bilimkurgu kitabımız Uzun
Dünya'nın tanıtımını yapıyoruz.
Goodreads Puanı: 3,68 ( 15,199 oy)
Orijinal Adı: The Long Earth
Yayınevi: İthaki Yayınları
Çeviri: Cihan Karamancı
Liste Fiyatı: 29,00 t
Sayfa Sayısı: 415
Gelelim yazarlarımıza:
3. Gezgin Kitap Kardeşliği ile Blog Turu 5. Gün - Aleve Dokunmak Yorum ve Kitapta Geçen Şarkılar
12:48 Keiradaisy 0 Comments Category : Alman , Kitap , Muzik , Tur , Zoran Drvenkar
Oha yani! Tamam yedi senedir oğlunu
bir kere görmemişsin ama görünce tanır insan. Bir de şaka mı yapıyorsun
diyor utanmadan. Nasıl sinirlendim şuan.
Bu tür kitapları pek fazla okumam.
Okuduklarım da beni çok etkiler. İlk defa bir Alman yapımını okuduğumu da
eklemek isterim. Yani ilk başta çekincelerim olsa da hiç pişman olmadım. Kitabı
kenara koydukça bir şekilde yeniden elimde belirdi. Şimdi ne olacak demeden
edemedim.
Hiçbir zaman babamla aram kötü olmamıştır.
Ara sıra kavga etmişizdir ama çabucak unutmuşuzdur bunu. Sanırım şanslı
olanlardanım. Okuduğum romanlarda, izlediğim dizilerde ya da çevremden bildiğim
kadarıyla baba ile oğul arasında genellikle bir uzaklık oluyor. Duygularını
nasıl açacaklarını bilmiyor, nasıl davranacaklarına karar veremiyorlar.
Her neyse uzatmadan konuya gelelim.
.gif)
.gif)
.gif)
.gif)
.gif)
.gif)
Tamam çok geç bir yorum olabilir ama işin
aslı bu filmi nasıl yorumlayacağımı bilemedim. Ne söyleyeyim, ne kadarını
yazayım, ne kadar resim koyayım derken bir baktım ki yazıyı terk etmişim.
Öncelikle şunu söylemek istiyorum ki bu
film kitaptan uyarlanma. Yani yok efendim böyle mi bitirilir, yok efendim çok
fazla aksiyon vardı son film gibi olmuş gibi yorumlar yapacaksanız kitabı
okuyun ki ben delirmeyeyim buralarda. Her zaman kitabı okuma taraftarıyımdır.
Daha fazla duyguyu barındırır içinde.
Aşağıda resimler ve vineları bulabilirsiniz. Tabii spoilerlı yorumumu da.
3. Gezgin Kitap Kardeşliği ile Blog Turu 1. Gün - Aleve Dokunmak Kitap Tanıtımı
15:29 Keiradaisy 0 Comments Category : Alman , Kitap , Tur , Zoran Drvenkar
3. Gezgin Kitap Kardeşliği Blog Turuna hoş
geldiniz. Bu seferki kitabımız ON8 kitaplarından Aleve Dokunmak.
Yukarıda
okuduğunuz gibi kitabımızın kahramanları bir baba ve babasını yedi senedir
görmemiş bir oğul. Aleve Dokunmak (Touch the Flame) ülkemizde 2013 yılında çıkmış olsa da, aslında 2003 yılına ait bir kitap. Böyle kitaplar pek fazla okumasam da kitabı elimden
düşüremediğimi söylemem gerekiyor. Kitabı her kenara koyduğumda bir şekilde
tekrar okumaya devam ederken buluyorum kendimi.
Bir de yazarımızı tanıyalım.
Zoran Drvenkar 1967de Hırvatistan’da doğmuş ama üç
yaşındayken ailesi ile birlikte Berlin’e taşınmış.
15 yaşından itibaren
arkadaşları ve futbolun yanı sıra yazmayla da ilgilendi. Okulu sıkıcı buldu ve Abitur'dan da vazgeçti. Anaokullarında ve
doğal ürünler dükkanında geçici olarak çalıştı. Birkaç ay da, sonradan iş
arkadaşı ve teşvikçisi olacak olan Paul Maar'la tanıştığı Tagesspiegel
gazetesinde çalıştı. Berlin Duvarı'nın yıkılmasından sonra bir süre için
Berlin'den uzaklaşmak istedi. İlk önce Bavyera'ya gitti ve sonra 1991'den
1994'e kadar Hollanda'da bir karavanda yaşadı. 1995'te Berlin'e geri döndü ve
bugün Berlin yakınlarında eski bir değirmende yaşıyor.
Sevgililer Gününüz Kutlu Olsun!
08:52 Keiradaisy 0 Comments Category : Aşk , Ordan Burdan , Romance
Sevgililer Günü
ile ilgili çok uzun bir yazı yazmayı planlamıştım ama sonra düşündüm, kendimi
daha fazla depresyona sokmama gerek yok... O yüzden yazıdan vazgeçtim. Kısacık bir şey olacak yani.
Sürekli mangalar da okuduğum olayı yazıyım size. Japonlarda Sevgililer Günü iki
ayrı gün olarak kutlanıyor (14 Şubat ve 14 Mart). İlk gün kızlar erkeklere
hediyelerini veriyorlar, diğer gün de erkekler... Bir de bunların teşekkür
olarak geri verilen günleri var. Karışık iyicene. Onlarda alınan
çikolatalar gerçek aşkı temsil etmiyor bu yüzden kendileri yapıyorlar. Bu
sayede de sevdikleri kişilere açılma fırsatı yakalıyorlar. (Bunlar hep ne
yazacağımı bilmememden kaynaklanıyor. Ne saçmaladım şimdi değil mi?)
.
Okuduğuma göre Sevgililer Günü'nde 36 milyon kalp
şekline çikolata satılıyormuş.50 milyon da gül veriliyormuş. Eğer
onlardan alan varsa acıyıp bana da bir tane alabilir. Hiç sorun
etmem.Güllere dönecek olursak %73 civarı erkekler alıyormuş. Geri kalanı da
kadınlar. Ben şimdiye kadar hiç duymadım kadının erkeğe gül aldığını ama güzel
yani. Yazının devamına da benim gibi yalnız olanlar ya da açılamayanlar için
Sevgililer Günü kartı ekledim. Çekinmeyin bakın.
Sevgililer Günü - Sevgililer Gününde Dinlenebilecek Şarkılar
12:08 Keiradaisy 2 Comments Category : Aşk , Harlequin , Kitap , Romance , Tur
Hayatımda aşk olsun gerisi önemli değil!
Burada tabii ki kitaplardan bahsediyorum. Kronik
yalnız (çok ciddi bir hastalık dalga geçmeyin) olan ben, bugüne kadar aşk
romanlarına olan bağımlılığımı dizginlemek için Harlequin kitaplarına hiç
bulaşmamıştım. Tüm ısrarlara ve o güzelim aşk romanlarına arkamı dönmüştüm hep.
Ta ki şimdiye kadar.
.gif)
Sevgililer Günü kitabı özel basım olarak birbirinden
güzel 3 aşk romanından oluşuyor. Hepsini anlatırsam kitabın tüm zevki kaçar. O yüzden hemen kısacık bir tanıtım yapacağım. Çok azcık canım endişelenecek bir şey yok. Daha sonra da Sevgililer Günü'ne özel şarkılarımızı dinleyebilirsiniz. Kitabı okuyacaksanız sizi uyarmam lazım. Özellikle otobüste okuyanları. Bazı bölümlerde sırıtmadan edemeyeceksiniz. Uyarmadı demeyin.
2. Gezgin Kitap Kardeşliği ile Blog Turu olarak
Harlequin'i misafir ediyor ve bu harika aşk romanını sizlere
sunuyoruz. (ﾉ≧∀≦)ﾉ
Turun ilk gününde kitabı ve yazarları tanıtacağız. (Çok resmi mi konuşuyorum?)
Tamam başlıyorum.
Kitabımız toplamda 3 romandan oluşuyor ve 3 ayrı yazar tarafından
yazılmış. Yani tam ama bu bitti keşke daha olsaydı derken diğer romana
başlıyorsunuz.
Yukarıda ki resim
kısaca kitabın özetini oluşturuyor (direk arka kapaktan aşırdım he he he ).
Şimdi yazarları
tanıma sıramız geldi. Daha sonra da çekiliş (ﾉ･o･)ﾉ
Gerçekten çok fazla animasyon izlediğimi düşünmeye başladım.
Sonuçta yazdığım filmlerin çoğu animasyon. Ama onlar daha kolay anlatılıyorlar
ve izlemesi de çok zevkli.
.jpg)
Gelelim filmimize küçükken gelişen bir
olay sonucu Elsa (abla) dışarı çıkmamak üzere odasına giderken, prenses
olan bu kızın buz yaratma gücü nedeniyle tüm saray dışarı halka kapatılır.
Kendi kardeşi dahil kimse gücünden haberdar değildir.
Taç giyme töreninde kardeşinin daha o gün
tanıştığı bir adamla evleneceğini duyan Elsa güçlerine hakim olamaz ve ortalık
karışır. Bundan sonra Anna, kaçan ablasını bulmak ve karlara gömülmüş ülkesini
kurtarmak için yeni bulduğu arkadaşı ile yollara düşecektir.
Hiçbir animasyon film için kötü konuşamam.
Hepsi birbirinden güzel aynı bu film gibi. (Bu arada şunu açıklığa kavuşturmak
lazım benim genlerimde çizgi film izleme merakı var. Ailecek oturup izliyoruz
yani.)
Seslendirmede birbirinden güzel oyuncular göze çarpıyor : Kristen Bell, Jonathan Groff, Idina Menzel, Alan Tudyk...
-spoiler-
.gif)
.gif)
.gif)
Filmde klasik şeylerin olmaması için başka
yollara başvurmuşlar ki bunlar benim için çok tahmin edilebilir oldu. Örnek
verelim; ne kadar iyi görünce de prens aslında kötü. 12 abisi olunca bu
ülkedeki prenseslerden biriyle evlenip tahta geçmeyi planlamış. İkincisi bir
yerde Kristoff (Anna'ya yolculuğu sırasında yardım eden) arkadaşları olduğundan
bahsediyor. İşte o an troller diye bağırdığım andır ki gerçekten de troller
"ailesi"çıktı. Tamam sonuncusuna geldim. Ablası Elsa yanlışlıkla kızın
kalbine buz atıyor. Ölecek olan Anna sadece sevgiyle yapılan bir hareket kurtarabilir.
Filmdeki herkes ve yanımdakiler bunu öpücüğe bağlamış olsalar da ben yemedim.
-spoiler-
.gif)
Türkçe dublaj olayında "Let it
go" şarkısı "Aldırma" olarak çevrilmiş. İlk dinlediğimde bu
kadar da saçmalamayın demiştim. Ama filmi izledikten sonra Türkçe çeviri olarak
konulabilecek en iyi kelimenin bu olduğunu fark ettim. Sonuçta anlam olarak
birbirine uyan bir kelime bulmuşlar.
Let It Go
Bu resmi buldum... Bu ikisini kim düşündüyse çok
iyi düşünmüş arkadaş. Benim aklıma ikisini yan yana koymak hiç gelmedi.
Birlikte mutlu olmazlar mıydı? (Bilmeyenler için Efsane Beşli filmi. Bir
izleyin derim.)
.jpg)
The cold
never bothered me anyway
Yeni Yeni Mangalar
18:20 Keiradaisy 0 Comments Category : Komedi , Manga , Romance , Shoujo
.gif)
Hızımı kesemedim iki tane mangayı aynı
yazıda tanıtmaya karar verdim.. Millennium Snow (vampir-kurtadam-insan klasiği)
ve Komomo Confiserie (zengin kızın fakirliğe sürüklenmesi) bu günkü
yazımın konukları olacak.
MILLENNIUM SNOW
Birinin hastanenin çatısından atladığını
gördüğünüzde illaki de gidip bakmak gerekir değil mi?Öldüğünü ya da çok kötü
bir şekilde yaralandığını görmeyi beklediğiniz halde hiçbir şey olmamış gibi
ayağa kalkıp bir de size bana dokunma çirkin kadın diye bağırırsa ne
hissedersiniz?Üstüne hakarete devam edip size sakın beni sizin gibi zayıf karakterli
insanlarla aynı kefeye koyma derse?
17 yaşında ki Chiyuki Matsuoka'nın
doğuştan kalbinde problem var ve doktorlar gelecek kışı (karı)
göremeyeceğini söylüyorlar. Touya
ise (hakaret eden) 18 yaşındaki kandan nefret edip içmeyi reddeden, kanını bir
insanla paylaşsa (kan değişimi)binlerce yıl ikisinin de yaşamasına imkan
sağlayabilecek bir vampir.
Çizimleri çok güzel değildi en başlarda
ama 11. bölümden sonra çok iyi olmuş. Çizimler iyileştiği gibi karakterlerin
davranışları da değişmiş. Okuyun yani
11. bölümde bu hale geliyor:
KOMOMO CONFISERIE
Ha unutmadan
oğlumuz tam bir S. Kıza eziyet etmeye bayılıyor. Onun haricinde kimse eziyet
edemez tabii. Minami Makini imzalı bu manga şu anda 6. bölümünde. Tür romantik,
shoujo ve komedi.
-spoiler-
En son yayınlanan
bölümde sırıtmadan edemedim. Kızın çifte buluşmaya gideceğini duyan Natsu
bardağı kırıyor eliyle! O surat ifadesi...
Bu arada kıza ilk
başta sinir
olabilirsiniz ama yetişme tarzı bu ve kendine değiştirmek için çok uğraşıyor. Yani sonraki bölümlerde insana benziyor merak etmeyin.
olabilirsiniz ama yetişme tarzı bu ve kendine değiştirmek için çok uğraşıyor. Yani sonraki bölümlerde insana benziyor merak etmeyin.
-spoiler-
Aşka Düşüş - Lauren Kate
22:07 Keiradaisy 1 Comments Category : Kitap
Düşüş serisinin karakterlerinin Sevgililer Günü maceralarına hoş geldiniz! Ara kitap niteliğinde olan Aşka Düşüş de Shelby, Miles, Roland, Arriane, Daniel ve Lucinda'nın Sevgililer Günü'nü ziyaret ediyoruz.
BİRBİRİNİ SEVEN SEKİZ GENÇ
DÖRT FARKLI HİKAYE
ÖZEL BİR GÜN
Herkesin aşk hikayesi farklı...
Kimi beklenmedik. Kimi karşılıksız. Kimi yasaklanmış. Kimi sonsuz.
İşte Lauren Kate'in hayranlık uyandıran DÜŞÜŞ karakterleriyle
Sevgililer Günü'ne özel olarak kaleme aldığı bu romanda da buna tanık olacaksınız!
Kitap hala Tutku'da ki zamanda geçiyor
yani geçmişte. Hikayeleri teker teker ele alacağım ama spoilersız anlatmamım
imkanı yok. Yani bundan sonraki yazı spoilerlı! Bu demek oluyor ki yine kendimi
tutamadım ve yazdım da yazdım. Demedi demeyin. Ama ondan önce bu kitap için
seçtiğim şarkı:
Augustana - Counting Stars
Spoiler!
İlk hikayemiz Shelby ve Miles'ın Sevgililer Günüyle
ilgili. Bölümün ismi de
"Beklenmeyen Anda Gelen Aşk".
Yani gerçekten de beklenmeyen bir anla geldiğini
söylemek zorundayım şu ana kadar Miles ile Shelby'i yanyana hiç düşünmemiştim.
Hayır efendim bir an bile böyle bir şey aklımdan geçmedi. Miles ve Shelby en
son Daniel'ın duyurucusuyla geri şimdiki zamana döneceklerdi ama bir yanlışlık
sonucu kendilerini Orta Çağda buldular. Hem de Sevgililer Günü civarında.
Bazı gelişmeler sonucu Miles o kafasından çıkarmadığı
şapkasını kaybediyor ve Shelby o andan itibaren resmen Miles'ın farkına
varıyor. Eh oldukça hoş çocuk farkına varsın bir zahmet. Şu anda böyle sakince
yazabiliyorum ama ilk okuduğumda nasıl sinir olmuştum. Tamam Miles mutlu olsun
ama ben onu kimseye vermeye razı değilim ki! Nasıl kıskançlıktan delirdim
anlatamam.
Kendi zamanlarına dönmek için yeni bir
duyurucu bulmak zorundalar ve bunun için bu zamandaki meleklere bakınıyorlar. E
tabii Luce'a denk geliyorlar. Daniel tarafından terk edilmiş zamanın Luce'u
oldukça üzgün. Shelby gerçek dost olduğunu yeniden kanıtlıyor ve Luce'a yardım
etmeye karar veriyor.
Bunlarda bölümün alıntıları :
"Duyurucuların içindeyken yokluğunu
çektiğin şey dudak koruyucusu muydu?"
"Yapamam... Özellikle bana böyle
bağırmaya devam edersen..."
"Artık adamın peşine düşmek
zorundayız," dedi Miles çaresizce.
"Aşk Tanrısı'nın kupası bu olmalı."
"Luce! Aşkın aptal bir kitaptan daha
güçlü olduğunu bilmiyor musun?"
"Aşka inanmıyor musun? Senin bir
kalbin yok mu?"
"Seni ve beni kastetmiştim. Buradaki
halimiz hoşuma gidiyor."
"Sevgililer Günü'nü son derece romantik bir yerde hoşlandığım kızla birlikte geçirebileceğimi düşündüm."
"Roland'ın Sevgililer Günü" ile diğer hikayeye geçiyoruz. Meğersem bu zamanda Roland'ın bir sevdiceği varmış. Rosaline... Roland kendine engel olamıyor ve kendini Rosaline'in yaşadığı yerde buluyor. Gizli gizli buluştuğu yere yani Rosaline'nın yatak odasına atıyor kendini. Tabii bu arada sakarlığı üstünde olan Roland önce bir kuleden düşüyor. Geçmişi hatırlıyor, neden ayrıldıklarını falan. En sonunda karşısına çıkmaya karar verince görüyor ki Rosaline evlenmiş ve bir çocuğu var, bir tanesi de yolda. Dram... Dram... Dram...
Roland Lucinda Price'ın ne yaptığını
bildiğine inanıyordu. Ne yaptığını bilmediğinde bile o hep doğru olan şeyi
yapardı.
Roland bunun
henüz farkında olmadıklarını düşünüp sırıttı.
Dirseğinin etrafında doğrulurken Cam'in
yeşil gözleri şaşkınlıkla ve dikkatsizce bakıyordu. Şelalenin durmaksızın
vurduğu vücudu morarmıştı. Fakat en kötüsü, kanatlarıydı...
"Senin bir hayatın yok. Sen öteki tarafı seçen
cennetten kovulmuş bir meleksin. Sen bir şeytansın."
"Aşk Cehennem demek."
"Arriane'nin Sevgililer Günü" devam eden hikayemiz.
Dur bir dakika. Sanırım yanlış anladım.
Arriane Tess'e mi aşık?! Kitaptaki en iyi
hikaye ödülü açık ara farkla Arriane'e gidiyor. 2 aşık, ilk görüşte aşk ama
biri iyi, biri kötü tarafta. Birlikte olmaları çok zor. En sonunda ayrılmaya
karar veriyorlar ama Tess buna dayanamıyor. Ve ne yapıyor dersiniz, kanatlarını
koparmaya çalışıyor! Bunu görünce şok geçiren Arriane ne pahasına olursa olsun
onun elinden yıldız iğnesini almaya çalışıyor. Bu anda da Arriane'nin
boynundaki izin nasıl olduğunu öğreniyoruz...
"Bu kişi küçük bir şeytanmış."
"Biliyor. Ve beni geri
istiyor."
"Ruh eşim olarak bana katıl, Arriane.
Bana katıl ve Cehennem'in kademelerindeki yerini al."
"En azından Daniel'ın aşkı sevdiği
kişinin kendi doğasına ihanet etmesini gerektirmiyor."
"Bundan o kadar emin misin?"
Belki de aşk kişinin kendi kendine yalan
söylemesiydi.
"Kalbimi kırdın, Arriane. Beni sen
iyileştiremezsin."
Tamam sırada Daniel ve Luce var. Lucinda Orta Çağ zamanına gelir ve Luce'u ele geçirir. Bu sayede Daniel ile geçirebileceği tek Sevgililer Günü'ne kavuşmuş olur. Daha önceden Luce ve Daniel'a yardım etmeye karar vermiş olan Shelby ve Miles en klasik şiiri Luce'a yazarak onu Sevgililer Günü'ne davet ederler. Klasik ama Luce'un yemeyeceği bir şiir. Daniel'ın böyle bir şey yazması zaten imkansız. Yine de şenliğe giden Lucinda'nın aradığı şeyi bulduğunu söyleyebilirim.
Güller kırmızı Roses are red
Menekşeler mor Violets are blue
Şeker tatlı Sugar is sweet
Sende öylesin And so are you
Bu gece
seni arayacağım. I will look for you tonight
Sevgiler,
Daniel
Love, Daniel
Luce neredeyse kahkaha atacaktı. Bu Daniel'ın asla yazmayacağı
bir şeydi.
Maskesinin altından zümrüt yeşili gözler
onunkilere kenetlendi.
"Bir erkeğin hayal gücünü harekete
geçirebilir."
Hiç birinin bizi izlediği hissine
kapılıyor musun?"
Daniel gülümseyerek, "Her
zaman," dedi.
"Belki de bizim koruyucu
meleklerimizdirler," diye mırıldandı Luce şakayla.
"Hiçbir şey. Sadece öp beni, hiç
durmadan öp."
.jpg)
