Bioshock: Rapture Şehri - John Shirley || Kitap Yorumu
20:37 Keiradaisy 0 Comments Category : Bioshock , distopya , gkk tur , İthaki , John Shirley , Kitap , okumalık , Rapture Şehri , Yorum
Bioshock: Rapture Şehri
Orijinal Adı: Bioshock: Rapture
Yazar: John Shirley
Yayınevi: İthaki
Sayfa Sayısı: 423
Çevirmen: Kerem Ergener
Arka Kapak;
II. Dünya Savaşı'nın sonuydu.
Franklin D. Roosevelt'in Yeni Düzen'i, Amerika siyasetinin gidişatını
değiştirmişti. Vergiler hiç olmadığı kadar yüksekti. Hiroşima ve Nagazaki'ye
atılan atom bombaları, tüm dünyaya toplu bir ölüm korkusu saldı. Hükümetlerin
gizli ajanlıklarının ve birimlerinin yükselişi, dikkatleri üzerine çekiyordu.
Amerika'nın özgürlük anlayışı yok oluyordu ve pek az insan özgürlüklerini
kazanmak için savaşmaya hazırdı.
Ancak bu insanlar arasındaki bir hayalperest, zorlu yollardan gelen bir mülteciyken dünyanın en zengin ve en hayranlık uyandırıcı adamlarından birine dönüştü. İşte o adam: Andrew Ryan! Ve kendisi, insanların hep daha iyisini hak ettiğine inanıyor. Bu yüzden dünya üzerinde bir ütopya yaratıp imkânsızı gerçekleştirmeye kararlı. Öyle bir ütopya ki devletten, sansürden, bilim üzerindeki ahlaki sınırlamalardan uzak, emeklerinizin karşılığını aldığınız bir yer. İşte bu fikirle Rapture ortaya çıktı; denizin altındaki o parıltılı şehir… Ancak bu ütopya büyük bir trajediyle yüzleşti. İşte her şey böyle başladı… her şey böyle son buldu.
"Ben Andrew Ryan ve size bir soru sormak için buradayım: Bir insan kendi alınterinde hak sahibi olamaz mı? Hayır, der Washington'daki adam. O ter, fakirlere aittir. Hayır, der Vatikan'daki adam. O ter, Tanrı'ya aittir. Hayır, der Moskova'daki adam. O ter, herkese aittir. Bu cevapları reddettim. Bunlar yerine, başka bir şeyi seçtim. Ben imkânsızı seçtim. Ben… Rapture'ı seçtim. Sanatçıların sansürden korkmayacağı bir şehir. Biliminsanlarının gereksiz bir ahlakla sınırlandırılmadığı bir şehir. Mükemmelin, değersizler tarafından sınırlanmadığı bir şehir... ve alınterinizle, Rapture sizin de şehriniz olabilir."
Ancak bu insanlar arasındaki bir hayalperest, zorlu yollardan gelen bir mülteciyken dünyanın en zengin ve en hayranlık uyandırıcı adamlarından birine dönüştü. İşte o adam: Andrew Ryan! Ve kendisi, insanların hep daha iyisini hak ettiğine inanıyor. Bu yüzden dünya üzerinde bir ütopya yaratıp imkânsızı gerçekleştirmeye kararlı. Öyle bir ütopya ki devletten, sansürden, bilim üzerindeki ahlaki sınırlamalardan uzak, emeklerinizin karşılığını aldığınız bir yer. İşte bu fikirle Rapture ortaya çıktı; denizin altındaki o parıltılı şehir… Ancak bu ütopya büyük bir trajediyle yüzleşti. İşte her şey böyle başladı… her şey böyle son buldu.
"Ben Andrew Ryan ve size bir soru sormak için buradayım: Bir insan kendi alınterinde hak sahibi olamaz mı? Hayır, der Washington'daki adam. O ter, fakirlere aittir. Hayır, der Vatikan'daki adam. O ter, Tanrı'ya aittir. Hayır, der Moskova'daki adam. O ter, herkese aittir. Bu cevapları reddettim. Bunlar yerine, başka bir şeyi seçtim. Ben imkânsızı seçtim. Ben… Rapture'ı seçtim. Sanatçıların sansürden korkmayacağı bir şehir. Biliminsanlarının gereksiz bir ahlakla sınırlandırılmadığı bir şehir. Mükemmelin, değersizler tarafından sınırlanmadığı bir şehir... ve alınterinizle, Rapture sizin de şehriniz olabilir."
Tamam itiraf
ediyorum ki oyununu hala oynayamadım ama inananın hep aklımın köşesindeydi.
Şimdi madem başlangıcını biliyorum kimse beni oyundan alı koyamaz! Bu kitapta
dediğim gibi Bioshock’un başlangıç hikayesini okuyacağız. Hem Bioshock
hayranları içim muazzam bir şey hem de bu tür distopyaları sevenler için harika
bir kitap. Oldukça heyecan verici.
“Haklar haklardır. Bu, bir insana hangi parmak olmadan
yapabilirsin diye sormak gibi bir şey. Benim on parmağıma da ihtiyacım var.”
Kitap İkinci
Dünya Savaşının sonlarında geçiyor. Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombaları
atılmış, yüz binlerce insan ölmüş durumda. Nükleer savaşa kesin gözüyle bakan “Büyük
Adam” Andrew Ryan tüm servetini harcamak zorunda kalsa bile bu savaştan
kurtulma peşinde. Bunun içinde aklına çok çılgınca bir fikir geliyor. Nükleer
Savaşın etkilerinden kurtulmak için Atlantik’te denizin altında bir şehir inşa
etmek. Çılğınların, dahilerin ve daha bir sürü eksantirik insanin yer alacağı
bir şehir. Rapture!
“Rapture sadece layık olana müsamaha gösterir.”
Planını yerine
getirmek için çok büyük bir gizliliğe ihtiyacı var çünkü buraya sadece seçili
kişiler alınacak. Savaş bittikten sonra kurtulan insanlar da çağıralacak tabii
ki. Bu kadar büyük bir gizlilik bir çok kişinin dikkatini çekiyor ve bir işler
döndüğünden şüpheleniyorlar. Daha basit işler. Kaçakçılık gibi. Ama içlerinden
biri, karakterden karaktere kolaylıkla geçebilen ve şimdilik ismi Gorland olan
dolandırıcı çok daha ileri gidiyor ve neler olduğunu bulmaya çalışıyor. Amacı
bu olaydan para kazanıp Ryan’ı dolandırmak.
Şehir tamamlandıktan
sonra yirmi bin kişi alınması planlanıyor. Yalnız bu şehirde kural yok! Kural
olmayan bir şehir için fazla kural olduğunu söylemem gerekir. Buraya girdikten
sonra çıkmanız kesinlikle yasak, dışardan bir şey tedarik edemez, dışarıya
haber gönderemezsiniz. Ama bunun yanında eğer canınız uyuşturucu isterse
dükkandan satın alabilirsiniz, istediğiniz şekilde deney yapabilirsiniz, hiçbir
sınırlama yok. Özellikle de iş rekabetinde.
Eğer biri sizi batırmak istiyorsa elinizden hiçbir şey gelmez.
Başvurabileceğiniz bir otoride yok çünkü. Düşmüşlere yardım edecek birileri de
yok... Paranız kalmadığında iş bulma imkanınız çok düşük. İş imkanının sonsuz
olduğu söylenen bir yer için aslında çok büyük sorunlar var. Tabii ki bir süre
sonra insanlarda kırılmalar meydana gelmeye başlıyor.
TANRILAR VE KRALLAR GİREMEZ. SADECE İNSANLAR.
Beynine not aldı. Unutmayacaktı. Hem deniz fenerine girenleri
karşılamak için neden müzik olmasındı? Belki ‘La Mer’in enstrümansal bir
versiyonu, tuhaf bir şekilde ilgili bir şarkıydı.
Kitapta bir çok
karakterimiz var. Hiçbiri birbiriyle karışmıyor. İsimler konusunda oldukça
kötüyüm ama rahatlıkla okudum. Şehrin inşaasında çok büyük katkıları olan Bill,
deneyler yaparken işinden atılan Brigid, bu şehrin yerle bir olmasını
engellemek için devrim yapılmasını öngören Lamb ve daha bir sürü insan.... Ve
burada kazanılan özel güçler. Tamamen beklenmedik ve çok heyecanlı bir olay.
Eğer oyunlarını oynamadıysanız birkaç video izlemenizde fayda var bu sayede
şehrin görüntüsü hakkında bilgi edinmiş olursunuz. Ben öyle yaptım gözümde
canlanması çok kolay oldu.
“Eğer modern dünya benim gözetimimdeki bir hasta olsaydı...”
başını salladı. “İntihara eğimli olduğunu söylerdim.”
Gelelim kitabın
genel özelliklerine. Çeviriyi beğendim her şey anlaşılır bir şekildeydi ve
anlatımı çok güzeldi. Bölümler parça parça yani birçok karakterin düşüncelerini
öğrenme fırsatı buluyoruz. Kitap ciltli ki dış kapağına da iç kapağına da
ölebilirsiniz. Bunun dışında söylenecek pek bir şey kalmadı sanırım. Kitabı
okumanızı kesinlikle öneririm!